REACH KÂBUSA DÖNÜŞMEDEN... // KİMYA MAGAZİN KASIM SAYISI
REACH hakkında çok yazıldı, çizildi, konuÅŸuldu. Bazen gereksiz korkular yaratıldı, bazen göz ardı edildi. Bugüne kadar müÅŸahede ettiÄŸimiz kadarıyla da çok az firma tarafından gereken önem gösterildi. Kimya Endüstrimizin bugüne kadar, bu denli teferruatlı, keskin tarihlere sahip bir mevzuat ile yüz yüze gelmemiÅŸ olması, konuya karşı ilgisizliÄŸin nedenlerinden biri. Zira bizde mevzuatlar yayımlanır, yükümlülük tarihi yaklaşırken eÄŸer büyük çoÄŸunluk yükümlülüÄŸünü yerine getirmedi ise bürokratlardan süre istenir ve bu süre de genellikle verilir. Ancak daha önce uygulanan AB yönetmeliklerinde de olduÄŸu gibi, komisyon kararlarının deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸraması, tüm üye ülkelerin tekrar fikir teatisine tabi olduÄŸundan, olaÄŸanüstü vakit almakta ve genellikle yapılamamaktadır. Bu hususu bir kıyas ile örneklemek isterim. 27092 sayılı Kimyasalların Envanteri ve Kontrolü YönetmeliÄŸi 26 Aralık 2009 tarihine kadar kimyasalların T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Kimyasallar Yönetimi Dairesi BaÅŸkanlığı’nca hazırlanan sisteme kaydını gerektirmekte iken, 10 Kasım tarihinde yapılan düzeltme ile 30 Haziran 2010 tarihine kaydırılmıştır. Oysa REACH YönetmeliÄŸi’nin ilk yükümlülüÄŸü olan ön kayıt son tarihi 1 Aralık 2008, gelen onca itiraza, mevzuattaki muÄŸlâk noktalar ve belirsizlikler hakkında AB Adalet Divanı’nda dava dahi açılmış olmasına raÄŸmen bir gün bile ötelenmemiÅŸtir. Zira bahsi geçen mevzuat bizdeki gibi tek bir devletin deÄŸil, tüm üye ülkelerin tekrar deÄŸiÅŸikliÄŸi onaylaması gereken bir mekanizma gerektirdiÄŸinden, bu tür bir beklenti söz konusu olamamaktadır. Ön kayıt tarihi sonrası, hatalı bir yorum ile piÅŸirilmiÅŸ alçı taşını ön kayıt yaptırmayan Ä°ngiliz üreticilerin muhatap olduÄŸu yüksek rakamlı cezalar da bilinmektedir. Dolayısıyla Türk Kimya Endüstrisine oranla A.B. Kimya Endüstrisi daha fazla tehdit altındadır. Tek avantajları ise, bugüne kadar olan mevzuatlar dâhilindeki yükümlülükleri nedeniyle, daha hazırlıklı durumda olmalarıdır.
Kasım ayı içerisinde T.C Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Dairesi tarafından bir REACH semineri düzenlendi. Çevre Yönetim Dairesi BaÅŸkanı Sn. Prof. Dr. Lütfü Akça’nın açılışını yaptığı ve Kimyasallar Yönetimi Dairesi BaÅŸkanı Sn. Abdurrahman Uluırmak’ın yönettiÄŸi oturumda, Ä°spanya Çevre Bakanlığı yetkilileri ve Ä°spanyol firma temsilcilerinin yanı sıra Türk Kimya Endüstrisini temsilen Türkiye Sektör Meclisleri Kimya Sanayi Akademik danışmanı Sn. Dr. Erol Özensoy da görüÅŸ ve tecrübelerini aktardı. Sn. Özensoy konuÅŸmasında firmasının iki binin üzerinde madde ön kaydını yaptırdığını belirtti. Tecrübelerime dayanarak belirtebilirim ki tüm Türk Endüstrisi’nin madde kayıtları ancak bu seviyeye ulaÅŸabilir. Sn. Özensoy gerek Ä°ngiltere’de ortağı olduÄŸu kurum, gerek engin piyasa tecrübeleri açısından AB mevzuatlarının sonuçlarını, nispeten daha net görmekte. Ayrıca bu mevzuatın WTO (Dünya Ticaret Örgütü) kurallarına aykırı olduÄŸu yorumunu yapmakta. Åžahsi fikir olarak bu yoruma maalesef katılmadığımı belirtmek isterim. Zira AB Komisyonu’nun bu hususta ’’KoÅŸullar AB içi üreticiler için de aynı hatta daha ağırdır’’ ÅŸeklinde, geçerli bir argümanı var. Sn. Özensoy’un yorumları arasında bizim de aynı görüÅŸe sahip olduÄŸumuz birçok nokta bulunmakta. ÖrneÄŸin REACH Mevzuatı kapsamında AB içi bir üreticiye kıyas ile bir Türk Üretici, üretim ve depolama gibi süreçlerde AB içi bir maruziyete mahal vermemesine raÄŸmen, mevzuatta ‘’Exposure Based Waiving ‘’ olarak ifade edilen, maruziyet temelli muafiyet hakkından faydalanabilmesi ancak SIEF inisiyatifinde mümkün olabilecektir. Türk Kimya Endüstrisine katkıları ve tecrübeleri ile Sn. Özensoy, oldukça aydınlatıcı ve ikaz edici deÄŸerli görüÅŸler sunmuÅŸtur.
GörüÅŸme sürecinde Kimyasallar Yönetimi Dairesi BaÅŸkanı Sn. Abdurrahman Uluırmak da Türkiye’de yürürlüÄŸe girecek REACH benzeri mevzuat için 2013 Haziran ayını hedef tarih olarak belirtmiÅŸlerdir.
CRAD olarak amacımız gerek Türk mevzuatları, gerek A.B. mevzuatları hakkında farkındalığı ve bilgi seviyesini arttırmak ve endüstrimizi geliÅŸmelere hazırlıksız yakalanmaktan kurtarmaktır. Bu amaç ile endüstrimizi ve ihracatımızı etkileyebilecek tüm kaynaklar CRAD ekibince özverili bir çalışma ile takip edilerek, konuya has tüm seminer ve çalıştaylara katılınmaktadır. Amacımız her türlü geliÅŸmeden endüstriyi haberdar ederek karşılaşılacak riskleri, önlem alınabilecek süre dâhilinde bildirmek ve aÅŸma konusunda destek sunmaktır. Bu amaçla 1 Aralıkta ECHA merkez binasında düzenlenen 100 temsilciyle sınırlı ‘’Madde Tanımlama Çalıştayına’’ tek Türk temsilci olarak, Türk Kimya Endüstrisini ve kurumum CRAD Çevre Risk Analiz’i temsilen katıldık. Bu toplantıda bir kez daha gözler önüne serildi ki, mevzuatta belirsiz nokta çok ve A.B. içi ekonomik anlamda büyük olarak tabir edilebilecek firmalar dahi panikte.
Çalıştay ECHA’nın Helsinki merkez binasında, yapımı tartışmalara neden olan modern konferans merkezinde gerçekleÅŸti. Kriz sürecinde, ECHA’nın, gerek ihtiyaç duyulan yazılım giderleri, gerekse de personel ihtiyacı olarak Komisyondan ek bütçe istemesi, bu konferans merkezinin yapımının biraz göze batmasına neden oldu.
ECHA Ä°cra Direktörü Geert Dancet’in konuÅŸması ile baÅŸlayan çalıştaya yoÄŸun talep olduÄŸu, ancak salonun sınırlı kapasitesi nedeniyle ancak 100 delege seçilebildiÄŸi ifade edilmiÅŸ, seçim sürecinde firmalar arası ve AB dâhili ve harici delege dağılımının mümkün mertebe gözetildiÄŸi belirtilmiÅŸtir.
Ä°lk sunumda Steven Buchanan tarafından madde tanılama konusunda temel prensipler ifade edilmiÅŸ, sorunların ve yanlış yorumların genellikle mono madde olarak adlandırılan temel kimyasallarda deÄŸil, çoklu madde (multi constituent substance) ve UVCB (Unknown, Variable Composition, Biological origin-Tanımsız, DeÄŸiÅŸken Yapıda, Biyolojik kaynaklı) maddelerde yoÄŸunlaÅŸtığı belirtilmiÅŸtir. UVCB ile ilintili belirleyici kıstas olarak kaynak ve prosesin kayıt sürecinde kesinlikle belirtilmesi gereÄŸi, ECHA’nın madde yorumunu ve kayıt deÄŸerlemesini ancak bu bilgiler doÄŸrultusunda yapabileceÄŸinin altı çizildi. Çok bileÅŸenli madde ön kayıtlarında ise suyun dahi bir bileÅŸen olarak ön kayıt yapıldığı belirtilerek, solventlerin asla bir bileÅŸen sayılamayacağı, ayrıca ön kayıt yapılması gerekliliÄŸi iletildi. EÄŸer çözümleme için analiz mümkün deÄŸil ise, neden mümkün olmadığı açıklanmadığı müddetçe bunun kabul görmeyeceÄŸi, elde edilen tüm verilerin bildirimi, elde edilemeyenlerin ise nedenleri ile belirtilmesi talep edilmektedir. Çok bileÅŸenli madde için ana kural, maddenin bir reaksiyon sonucu tüm unsurları ile doÄŸmuÅŸ olması (karışımlar, katkılar, çözücüler bu kapsamda deÄŸerlendirilemez) ve ana bileÅŸenin ağırlıkça % 80’e eÅŸit ya da az ancak % 10’dan fazla olması koÅŸulu bulunmaktadır. Ağırlıkça % 80’den yüksek olan maddeler, mevzuat gereÄŸi olarak impürite içeren saf madde olarak ele alınırlar. Çok bileÅŸenli maddelerde ise % 1’in altındakiler hariç tüm bileÅŸenlerin belirtilme gerekliliÄŸi vardır. Bir anlamda çok bileÅŸenli maddeden söz ediyorsak, ranj olarak da olsa toplamı % 100’e kadar bileÅŸenleri belirtmemiz gerekmekte. Oysa ön kayıtlarda sadece %70’i belirtilen çok bileÅŸenli madde kaydı görüldüÄŸü, bazı kurumların ise solventleri bileÅŸen olarak ön kayıt yaptırdıkları ve bu ön kayıtların geçersiz sayıldığı belirtildi. ÖrneÄŸin, Titanyum dioksit için Rutile ve Anastase tipleri için ayrı EC numaraları olduÄŸuna dikkat çekildi. Özellikle karbon zincir adetleri deÄŸiÅŸkenlik gösteren petrokimya ürünleri için karbon zincir aralıklarının madde tanılama konusunda belirleyici kıstaslardan olduÄŸu ve karbon zincirlerinin daha net ifade edilmesinin SIEF sürecinde farklı kayıtlar altında toplanması gerekliliÄŸi birçok kez ifade edildi. Genel olarak testlerde GLP standardı arayan REACH Mevzuatının fizikokimyasal nitelikler için istisna kabul ettiÄŸi ve bu testler için GLP ÅŸartının aranmadığı, hatta kurum içi laboratuar verilerinin kabul edilebilir olduÄŸu ifade edildi.
Sonraki konuÅŸma Andreas Uphoff ve Alberto Martin tarafından birlikte sunuldu. Andreas Uphoff konunun mevzuat bacağını, Alberto Martin ise REACH IT kapsamında bilgilendirme bacağını sundular. Sunumda UVCB örnekleri ve yaÄŸ orijinli maddelere yer verildi. YaÄŸ bazlı maddeler için karbon zincir deÄŸerleri ve kaynama ranjlarının belirleyici kıstas olduÄŸu, elde edilen veriler doÄŸrultusunda maddelerin daha dar kapsamda ele alınması gerekliliÄŸi vurgulandı. Enzimler için ise belirleyici kıstasın katalitik aktivite olduÄŸunun altı çizildi.
IUCLID belirteçleri arasında UVCB (Unknown, Variable Composition, Biological origin-Tanımsız, DeÄŸiÅŸken Yapıda, Biyolojik kaynaklı) maddeler için özellikle tanımlama bölümünün doldurulmasının önemi vurgulanırken , yapısal formülasyonun girilmesinin ise ÅŸart olmadığı bildirildi. Ayrıca UVCB bir madde zaten deÄŸiÅŸken ve belirsiz yapısı nedeniyle bu statüyü kazandığı için, impürite belirtilmesinin kabul edilemez olduÄŸu ifade edildi. Maddelerin çeÅŸitli saflık dereceleri, eÄŸer kabul edilebilir ranjlarda ise aynı kayıt altında deÄŸerlendirilebilecekleri tesbiti yapıldı.
Sunum aralarında verilen kahve molaları , katılımcılar arası ve ECHA teknik ekipleri ile iletiÅŸim imkanı sunması açısından sunumlar kadar faydalı oldu. Kahve molası sonunda salona dönüÅŸlerde su dahil hiç bir içeceÄŸin salona sokulmaması ECHA’nın modern konferans salonunun ne denli üzerine titrediÄŸinin bir göstergesiydi. ÖÄŸle arası öncesi programlanan son iki sunumdan ilkinde, NONS diye tabir edilen Notified Substances ( Bildirimi yapılmış Maddeler) konusunda, bilgi talebi baÅŸvurularının prosesi üzerine Suvi Takala söz aldı. BaÅŸvuru Dosyası (Inquiry Dossier) olarak adlandırılan sürecin ECB olarak anılan ve ECHA öncesi dönemde A.B.Kimyasalların yönetimini yürüten Avrupa Kimyasallar Bürosundan devrolan bir süreç olduÄŸu, ve bilgi paylaşım sürecinde, faz içi maddelerin aksine ECHA’nın aktif aracılık yürüttüÄŸünün altı çizildi. BaÅŸvuru dosyası sunumu sonucu ECHA kendi kayıtlarından , önceki kayıt sahiplerini ve de potansiyel yeni kayıtçıları döküyor. Bu talepler 12 yıldan daha önce kaydolanlar ile son 12 yılda kaydolanlar olarak ikiye ayrılıyor. Buradaki önemli ayraç ise 12 yılı geçmiÅŸ kayıtlara dair veriler için herhangi bir bedel ödenmiyor olması. Oysa ki son 12 yıl içinde yapılan kayıtlar için bu veriyi paylaÅŸma karşılığı veriye dair bedel ödenmesi gerekiyor. EÄŸer potansiyel kayıtçılar birden fazla ise bu bedel aralarında paylaşılıyor. ECHA bu baÅŸvuruların % 60 ‘ının 15 gün zarfında yanıtlanabidiÄŸini söylese de , delegelerden bu konuda gelen ÅŸikayetler ,iÅŸin aslının bu ÅŸekilde olmadığı ÅŸüphesini doÄŸuruyor. Zira bazı delegeler bir ayı aÅŸkın süre geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen eski kayıtçı ile temas kuramadıklarını, dönüÅŸ alamadıklarını ve ECHA’nın bu aÅŸamada devreye girerek zorlayıcı faktör olmasını talep eden görüÅŸler bildirdiler. Son sunumda ise Madde Tanılama konusuna hızlı ama kısa ipuçları ile yaklaÅŸan Bernardette Quinn, bu güne kadar yapılan kontrollerde karşılaşılan hatalara hızlı bir ÅŸekilde deÄŸindi. %10 u ağırlıkça aÅŸan maddenin impürite sayılamayacağını, % 10 dan küçük bir maddenin ise çok bileÅŸenli maddenin ana maddesi olamayacağını ifade etti. Katkılarda belirtilen maddenin, kimyasal satabilizan niteliÄŸi bulunmadığı sürece katkı olarak kabul görmeyeceÄŸinin, çözücülerin de bir alt bileÅŸik sayılamayacağının altını çizdi. UVCB bir maddeden bahsedildiÄŸinde net bir yapının ortaya konmasının,maddenin UVCB niteliÄŸini ortadan kaldıracağını ve bu kapsamda deÄŸerlendirilemeyeceÄŸini söyledi. UVCB tanımlanırken bilinsin bilinmesin, belirtilen madde bileÅŸkelerinin %100 toplamına ulaÅŸması gerektiÄŸi de ifadeleri arasındaydı.
Madde belirteçlerinde özellikle kısaltmalardan, endüstriyel jargonlardan ve geçmiÅŸ geçersiz bilgilerden kaçınılması gerekliliÄŸi vurgulandı. Bu, CRAD olarak ön kayıt sürecinde bizlerin de danışanlarımıza verdiÄŸimiz önemli tavsiyelerden biri idi.Zira bugüne kadar sektörde maddeler için kullanılan sinonimler ve jargonların maalesef maddelerin bilimsel IUPAC isimlerinin önüne geçmiÅŸ ve hatalı kayıtlara neden olmuÅŸ olduÄŸu tarafımızca bilinmekteydi. Ayrıca EINECS te de hataların olduÄŸu ve tamamen EINECS’e dayalı bir kontrolün yanlışlara neden olabileceÄŸi de ikazlar arasında yer alıyordu. Teknik Eksiksizlik kontrol fonksiyonunun, madde tanımlaması kontrolü yapamadığı , sadece ilgili alanların dolu olup olmadığını kontrol ettiÄŸi, dolayısıyla bilgi geçerliliÄŸinin kontrolünün bu tür araçlar aracılığı ile deÄŸil, uzman kadrolarca yapıldığı belirtildi.
Salonda bulunan ve daha önce farklı seminer faaliyetlerinde tanışmış olduÄŸumuz Lider Kayıtçı düzeyindeki firma yetkilileri ile yapılan yorumlamalarda, çalıştayın faydalı olduÄŸu ancak çok daha önce yapılması gerektiÄŸi, zira yanlışların zaten yapıldığı, hatta çalıştayın yapıldığı tarihten bir gün önce Aralık 2010 kayıt tarihli maddeler için geç ön kayıt sürecinin dahi sona erdiÄŸi haklı olarak ifade edildi.
ECHA tarafından konuklara sunulan öÄŸle arası sonrası, Çalıştay baÅŸlangıcında verilen sıra numaraları doÄŸrultusunda delegelere, ECHA teknik ekibine, kurumlarına özel soru yöneltebilme ve birebir görüÅŸme imkanı sunuldu. Çalıştayın kendi binasında organize edilmesi, daha önceki benzer faaliyetlere nazaran daha fazla teknik ekibin katılımını saÄŸlamış, tüm öÄŸleden sonrasının bu iletiÅŸime ayrılmış olması da, daha önce ancak ayak üstü soru sorma ÅŸeklinde olan bu görüÅŸmeleri daha verimli kılmıştı. Ancak bu görüÅŸmeler esnasında salonda yeni IUCLID versiyonunun tanıtımının sürekli numara anonsu ile kesilmesi sunan teknik ekibi rahatsız ettiÄŸi gibi, sunumu izleyenlerin de konsantre olamamasına neden oldu. Bu faaliyet diliminde ECHA ekibinde Türk asıllı Seyhan Bey ile tanışmak ise bizim için ayrı bir keyif ve gurur kaynağı oldu. Birebir iletiÅŸim sürecinde sorularımızı büyük ilgi ile karşılayan ve uzun zaman ayıran Sn. Pollard ve Sn. Ibera birçok konuda bizleri aydınlattılar, net olmayan konularda ise not alarak dönüÅŸ sözü verdiler. Kendilerinden , rehberlerde yer almayan, mevzuatta geçmeyen yorum konularında bilgiler almak ve müÅŸterilerimize çözümler üretmek bizler için hem bir onur kaynağı hem de yorgunluÄŸumuz alan heyecan vesilesi oldu. Ekibin bir bölümü , firmamız CRAD ve Türk Kimya Endüstrisinin saygın üyeleri olan müÅŸterilerimiz adına katılacağımız 7 Aralık 2009 tarihindeki 3.ECHA PaydaÅŸlar Toplantısı’na da katılacağından, orada görüÅŸmek üzere sözleÅŸtik. Günün sonunda, bu mevsimde oldukça karanlık geçen, kesif soÄŸuk bir Helsinki akÅŸamında delegasyon ile vedalaÅŸarak ECHA merkez binasından ayrıldık. Endüstriden gelebilecek tepkilere duyulan endiÅŸeden olsa gerek , oldukça güvenli bir ÅŸehir olan Helsinki’de ECHA binasında alınan güvenlik tedbirleri, bizim alışık olduÄŸumuz PLAZA yada AVM giriÅŸlerini aratmıyordu.
Yazımı sonlandırmadan önce bazı önemli konuların altını çizmeden edemeyeceÄŸim. Gerek bu çalıştay, gerek genel tecrübelerimiz bizi, Kimya Endüstrimizi mevzuata duyarsız kalmanın bedellerinin ağır olacağı, ve de genel alışkanlık ile bazı ÅŸeyleri son ana bırakmamızın maalesef bu süreçte, geri dönülemez noktalara gelindiÄŸinde, artık azmetsek de geç olacağını ikaz etmek mecburiyetinde bırakıyor. Zira yazımı kaleme aldığım an itibarı ile ECHA tarafından 2072 SIEFin kurulduÄŸunun web sitesinde belirtilmesine raÄŸmen, bu SIEF’lerin kaçının iÅŸler hale geleceÄŸi, kaçının ‘’Madde EÅŸdeÄŸerlik Kontrolü ‘’ sonucu kaça bölüneceÄŸi hala belli deÄŸil. Ä°cra kurumu ECHA’nın çalıştaydaki ve bugüne deÄŸin deÄŸiÅŸmeyen ifadesi ise ‘’ Bizim bu konuda ne yetkimiz ,nede niyetimiz var. SIEF’ler ve madde tanımlama endüstrinin tamamen kendi inisiyatifinde. Bu süreci ne uzatabiliriz, ne de hızlandırabiliriz. Biz, Komisyonun yasada bize verdiÄŸi görev ve yükümlülüklerin dışına çıkamayız’’ ÅŸeklindedir.
Türk Kimya Endüstrisi, istisnaları saymaz isek , geçtiÄŸimiz yıl ön kayıtlarını yaptırdıktan sonra REACH mevzuatını, ancak bir A.B. müÅŸterisi doküman talep ederse ya da ihraç ettiÄŸi mallar gümrükten çekilemez ise hatırına getiriyor. Onun haricinde süreci, biraz da bize özgü ‘’ Hele bir bekleyelim görelim ne olacak’’ edası ile izlemeyi tercih ediyor. A.B. pazarına olan ihracatların daralması, ve bu yıl tüm piyasaları etkileyen kriz ortamı, elbette yatırım ve harcamaları kısma konusunda haklı nedenler. Bunları asla yadsımıyor ve göz ardı etmiyoruz. Ancak A.B. Pazarına açılmak için fuarlara oldukça yüklü bedeller ödeyen, biraz olsun firma prestiji için gereklilikler ötesinde yazılım yatırımlarına giriÅŸen firmaların, bu konuda, gerek konuya adanmış personel atama, gerek kayıt masraflarından kaçınma eÄŸilimini anlamak maalesef mümkün deÄŸil. Kimyasal mevzuatlar biz istesek de istemesek de, her geçen gün detaylanarak ve ağırlaÅŸarak devam edecek. Bu konuda, artık, geleneksel bakış açımızı deÄŸiÅŸtirip, kanserojen olduÄŸu bilimsel olarak kanıtlanmış solventleri, imalathanelerimizde, etiketinden önce koklayarak tanılama gibi yöntemlerden vazgeçmez isek, yıllar önce radyasyonlu çayları keyifle içen ileri gelenlerimize raÄŸmen Karadeniz bölgemizde artarak yaÅŸanan kanser vakalarını tekrar yaÅŸamak kaçınılmaz olur. Ünlü ÅŸair Mehmet Akif Ersoy’un “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar.
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” ‘’ dizesi, bizlere almamız gereken dersleri adeta öÄŸütlüyor.
Mevzuatlara karşı reaksiyon konusunda son zamanlarda yaÅŸadığımız enteresan tecrübelerden de kısa bir anektod sunmak isterim. 10 Kasım tarihinde düzeltme gelmeden önce ,26 Aralık 2009 son kayıt tarihli olan Kimyasalların Envanterlenmesi ve Kontrolü YönetmeliÄŸi’nin , esas muhattabı yurt içi kimya endüstrisinden daha fazla ilgiyi, hali hazırda müÅŸterisi olduÄŸumuz ülkelerin kimya endüstrilerinden görmüÅŸ olması bizim için ÅŸaşırtıcı oldu. Bu konuda yurt içi firmalardan aldığımız bilgilendirme ve destek talebi kadar, yurt dışı firmalardan, mevzuatın detayları, kapsamı, bildirim sürecinde, ithalatçı gerçekleÅŸtirmediÄŸi takdirde kendi adlarına iÅŸlem yapacak Tek Temsilci hususunun mevzuatta geçmediÄŸi gibi birçok konuda soru almamız , hatta birçok kurumun Türk mevzuatlarını, adlarına takip etmemiz konusunda taleplerinin beklentimizin üzerinde olması, bu tür endüstriyel mevzuatlara global piyasaların ne denli hassas davrandığını gözler önüne serdi.
Mevzuatları, sadece yasal gereklilik olarak görmek yerine, biraz da, emniyet kemerini hayatımıza sokan kanunlar gibi, yaÅŸam kalitemizi arttırıp, saÄŸlığımızı koruyan önlemler olarak görelim. Endüstriyel kurumlar için ticari kazanç önemli olduÄŸu gibi, çevre, çalışan ve toplum saÄŸlığını da göz ardı etmeksizin ekonomik faaliyetleri sürdürebilmek, ülkemiz ve inancımız adına yapabileceÄŸimiz en önemli ödevdir.
Ülkemiz Kimya Endüstrisi, kazandığı ivme, güven ve prestij içinde, etkinliÄŸini ve gücünü, günbegün artırırken, BirleÅŸmiÅŸ Milletler kuralları ve Bakanlığımızın mevzuatlarının yanı sıra, müÅŸteri ülke mevzuatları konusunda destek olarak, danışanlarımıza katkımız olduÄŸunu bilmek, onların müÅŸterilerinden aldıkları tebriklere ÅŸahit olmak, bize hem görevimizi yerine getirmenin gururunu, hem de daha saÄŸlıklı bir üretim süreci ve yaÅŸanılabilir bir çevreye bir nebze vesile olmanın onurunu yaÅŸatıyor.